Türkiye Sting’le gurur duyuyor!
Sting Türkiye’deki üçüncü konserinde eski grubu The Police’ten ve solo kariyeri boyunca zihinlerde yer eden şarkılarından çaldı. Tepkiye bakılırsa en iyilerini seçmeyi başardı.
Sting konserinin en iyi yanı neydi derseniz Sting son albümünü tanıtmaya, yeni single’ının reklamını yapmaya falan gelmemişti. Sting eğlendirmeye gelmişti ve bunu başardı. Çaldığı şarkıları herkes ezbere biliyordu ve sonuna kadar da eşlik etti.
Bu Sting’in üçüncü gelişi ama Türk halkı Sting’i olduğu gibi bağrına bastı. Benim konserden çıkardığım sonuç şu: Türk halkı Sting’i seviyor. Bunu annemin Sting konserine bilet almasından anlayabiliyorum. Üçüncü şarkıda doğrudan 'Englishman in New York' a girdi Sting. Tatlıyı sona saklamak gibi bir endişesi yoktu.
“Back to Bass” turnesi tam anlamıyla Sting’in minimum şartlarda şarkılarını çaldığı, bir konser. Adeta evinizin salonunda Sting konseri varmış gibi bir hava. Sahne sekiz kişilik bir ekip olsa da ortam Sting oda orkestrası gibiydi.
1993’teki konserde İstanbul’da Sting’e elik eden Vinnie Collaiutta ve Dominique Miller bile yaşlanmış. Sting hala aynı görünüyor. Şu anda sağlık sorunlarıyla boğuşan Müslüm Gürses’ten iki yıl daha yaşlı olan Sting bunu yogaya borçlu. Acaba toptan yogaya başlasak mı diye düşünmedik değil izlerken. Skinny pantalonu ve dar tişörtüyle hepimizden daha iyi görünüyordu o yaşta.
Hesaplarıma göre yaklaşık 12 bin kişi vardı Ataköy Atletizm Arena’da. Tamamen ayık 12 bin insan ve herhangi bi alkollü içecek satılmayan bu konser alanında kimsenin şikayeti yoktu. Konuştuğum insanlar bundan hafif şikayet etse de keyifleri yerindeydi.
Sting konserinin en fena yanı trafikti. Ataköy kilitlenmişti. Eski bir Ataköylü olarak ara yollardan “kaçmak” suretiyle konsere yetiştim ve bundan gurur duydum.
Sting’in Türkçesi yıllar içinde hayli gelişmiş. Teşekkürler yerine “sağolun” diyor artık. Sting kalabalığın ona eşlik etmesinden son derece memnundu. Jennifer Lopez konserinde seyirci için ruhsuz diyenler bu konseri görmeliydi. Şarkı söylemeyen ve eşlik etmeyen tek bir insan yoktu.
Saha içinde hafif bir karmaşa olduunu inkâr etmeyeeğim. Magazin kameraları ışıklarını Sting’i izlemeye gelen ünlüler için yakıp çekime başlıyordu. Bu olduğunda tabii etrafta insanlar toplanıp “Acaba bunlar kim?” diye bakıyor. Kim olacak, hep aynı bildiğiniz insanlar işte...
Sting konseri bir kez daha şunu kanıtladı: Bildiğin şarkların çalındığı konser en iyi konserdir. İnsanların mutlu memnun ayrılmasının en önemli sebeplerinden biri buydu. Arada tuvalete gittim. Ataköy Atletizm Arena’nın tuvaletleri salonu. Dışında kurulmuş, festival kabinlerini kullanıyorsunuz. Sorun var mı? Bence yok. Anlamadığım şey, kabinlerin önünde opüşmenin ne kadar romantik olduğu. Orada öpüşen çifte saygılarımla...
Bir not: Bir konsere beşinci şarkda gelinmez arkadaşlar. Bunu yapmayınız. Tamam trafik var ama hesaplamak lazım. 'Message in a Bottle' da konserin zirve noktalarından biriydi. İnsanlar hâlâ The Police’i seviyor. Serkan Çağrı sahneye çıktı 'Desert Rose' da Sting’e eşlik etti ve seyirciden büyük alkış aldı. Sting gerçekten de harika bir konser verdi. Sesi hiç bozulmamış, yıpranmamış, hâlâ eskisi kadar tiz ve gür. Üstelik hâlâ harika bas çalıyor bir yandan da şarkı söylerken.
'King of Pain' ve 'Every Breath You Take' ’i de esirgemedi Sting. 12 bin kişi coştu Ataköy’de... Ama sanırım en büyük coşku son şarkı 'Fragile' da oldu. Netice mi? Sting daha Türkiye’ye çok gelir ve her seferinde de onu karşılayacak en az 12 bin insan var burada. O kesin.
Sting’in 'Roxanne' i çalması benim için sürpriz oldu. Bu muhteşem şarkıyla salon coştu. Şahane bir kapanış oldu. Uzattıkça uzattı Sting 'Roxanne' i.
(c) Milliyet